SURİYELİLERİN SOSYAL UYUMUNDA SİVİL TOPLUMUN ROLÜ*
Ömer Faruk Kavuncu
21. yüzyılın ilk çeyreğinin henüz yarısına gelmeden Suriye’de başlayan özgürlük ve adalet mücadelesinde, Esed yönetiminin ve bölgede konuşlanmış diğer emperyalist devletlerin halkı hedef almasıyla birlikte Suriye vatandaşları, kendi can güvenliklerini sağlamak amacıyla yurtlarından birer birer ayrılmış ve en yakınındaki ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bin yıldan fazla süredir kader ortağı olan komşusunda yaşanan bu trajediye kayıtsız kalmayan Türkiye, Anadolu misafirperverliği refleksiyle din, dil, ırk, mezhep farklılıklarını gözetmeksizin kapılarını Suriye halkına ardına kadar açmış ve zalim Esed yönetiminden, terörden ve emperyalist devletlerin bombardımanlarından ülkemize sığınan insanlara kol kanat germiştir. Sürecin başlangıçta kısa vadede biteceği düşünülmüş ve bu bağlamda atılan adımlar neticesinde Suriyelilerin temel ihtiyaçları karşılanmış ve bu alanda önemli…
GELECEĞE HAZIRLIKLI MIYIZ? - 2
İnsanlık tarihinde var olmuş milletlerin ve medeniyetlerin ortaya çıkışında, gelişim ve çöküşünde, genç nesillerin ne derece mühim bir rol oynadığı bilinciyle geçtiğimiz yazımızda, gençlere kazandırılması gereken bir takım becerilerden bahsetmiştik. Aynı bilinç ve gayeyle gençliğin içerisine düştüğü buhranın doğru bir şekilde tanımlanması, içinde bulunduğu şartların ve maruz kaldıkları etkenlerin tespit edilmesi ve “def-i mefâsid, celb-i menâfîden evlâdır” (mecelle) prensibinden hareketle hali hazırdaki mefsedetin izale edilmesi gerekiyor.
“Ben Nesli”
Amerikalı yazar Jean M. Twenge’in 2007 yılında çıkarmış olduğu “Generation Me” isimli kitabında Amerikalı gençleri tanımlamak için bu ifade kullanılmış. Ancak insanların…
21. yüzyılın dünyamıza kazandırdığı teknolojik gelişmeler her gün her yerde hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Değişime o kadar alıştık ki artık yeni şeylere şaşırmıyoruz. Bundan yüz yıl önce hayalini dahi kuramayacağımız imkânlara kavuşmamıza rağmen gelecekte bizi nelerin beklediğine dair fikirlerimiz oldukça sınırlı. Hâlbuki dünyaya egemen olma iddiası içinde olan ülkeler boş durmuyorlar. Yeni bir toplum inşası içerisinde olan bizler küreselleşmeyle birlikte bir köy halini alan dünyada muhtarlık yarışından geri mi duracağız?
Bugün sanayide ve üretimde “Endüstri 4.0” kavramı konuşuluyor. Çeşitli sektörlerde insanın yerini yapay zeka ile geliştirilmiş robotların ve internete entegre edilmiş nesnelerin alacağı söyleniyor. Dolayısıyla insanlığın eski istihdam alanlarının yok olacağı ve yerini yeni iş tanımlarının alacağı…
“Boynumuz ağrıdı batıya bakıp durmaktan! Üstelik batının mil çektiği gözlerle bakıyoruz batıya.. Niye? Neye baktığımızı bilmeden.. Ama artık yeter bayım! Yeni ve diri bir aşkınlıkla silkelenip yeni ve diri bir dostlukla birbirimize göz, kulak ve dil olmalıyız... Artık yeter!…” diyor Nuri Pakdil… Bizim batı karşısındaki edilgenliğimizi bu cümlelerle özetliyor Üstad. Özellikle son üç asırdır kendi geçmişimize yabancılaşarak, nereden gelip nereye gittiğimizi, ne hikayeler biriktirdiğimizi, medeniyetler tarihine neler kattığımızı bilmeksizin ciddi bir özgüvensizlik hastalığına tutulmuşuz. Batı’yı hep ulaşılması gereken nirvana olarak kabul etmişiz… Batı gibi olmak için, onlar gibi düşünmenin, onlar gibi giyinmenin ve onların hayat tarzına sahip olmanın gerekliliğine inanmışız hep… Siyasi tarihimiz hep bu hatalarla dolu… İşte bu özgüven eksikliğine son…